1964 tarihli, Ülkü Erakalın filmi. Senaryo da Yeşilçam efsanesi
Bülent Oran'ın.
Başrollerde Türkan Şoray, Ekrem Bora ve tam Hollywood jönü olan
Muzaffer Tema var. Türkan Şoray, bir dans sahnesinde anlık görünen
kadınların dışında filmdeki tek kadın.
Henüz 19 yaşında ama kariyerinin başları değil çünkü 48. filmi.
Yeşilçam'ın üretim delisi olduğu yıllar. Müzikler arasında,
filmin adından etkilenerek mi yoksa filmin adını belirleyen mi bilinmez ama Kaderimin
Oyunu ile
Capricho Arabe var.
İlkokul, ortaokul yıllarında hafta sonu sabahları
Vahi Öz filmleri izlerdik. İlla bir kanal yayınlardı. Çok garip değil; yalnızca 1963-1968 arası 5 yılda 49 film çekmiş. Babam ise gençliğinde Western ya da Kara Murat hastasıymış ama TRT'nin veya sayıları bugünlerde epey artan, o dönemdeyse tek tük olan sinema kanallarının yayınladığı bu filmleri izlemek varken bize pek ses etmezdi.
Vizontele'de Nazmi, "İnsan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan. Ama biz
biliriz ki
bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir.
Burayı seversen, burası dünyanın en güzel yeridir..." diyordu. Son 6 aydır iyice yükselen "bu ülkede yaşanmaz" nidalarının arasında hiçbir yere gidemeyen ve ülkeyi sevmekten başka çaresi olmayan bir insan olarak, buraya dair sevdiğim şeyleri hatırlama gereği duydum. Fazla da uzun sürmedi. Youtube sayesinde Yeşilçam neredeyse tüm arşiviyle orada duruyordu. Önce Ömer Lütfi Akad filmleriyle başladım. Vahi Öz filmleriyle devam etmeye niyetlendim, güzel günleri de hatırlatıp iki kere mutlu etsin diye. Fakat rastgele açtığım film, muhtelemen bir elin parmağını geçmeyecek kötü karakteri oynadığı filmlerden birisine denk geldi. Zaten bu yüzden olacak ki o unutulmaz sesi yerine, dublaj kullanmış yönetmen seyircinin buna alışmasını sağlamak için.