Inter defansının ortasındaki Samuel ilk isabetli pasını attığında, dakikalar yirmi dördü gösteriyordu. Aynı dakika içinde, ev sahibinin stoperleri ise toplam kırk dört isabetli pas atmışlardı.
3-1'in rövanşında, Inter'den total futbol bekleyen yoktu elbette. Mourinho her ne kadar kupanın kendisi için değil takımı için önemli olduğunu söylese de, Pep'in namını salması açısından bu maçın ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Uefa.com'un ayıp olmasın diye taktik dizilişte forvet hattına koyduğu Milito da dahil her oyuncusuna inanılmaz bir savunma dersi vermiş 'Special One'. Yirmi sekizde, Motta atıldıktan sonra da kusursuz uygulandı bu ders. 'Atıldıktan sonra' dedim zira bu dakikadan sonra herkes bir şekilde gollerin geleceğini düşünüp, Mourinho'nun maçtan sonra hakeme savuracağı tehditleri tahmin etmeye başlamıştır. Devre, heyecanlandırmayan bir kaç pozisyonun ardından biterken, istatistik tahtasında Inter'in takım olarak üç Barcelonalı'dan (Xavi, Toure, Pique) daha az pas yaptığı yazıyordu.
İkinci devre, Chivu'nun kırk metreden şutuyla başladı ki İtalyanların tek gol girişimi olarak kaldı bu pozisyon. Her ne kadar, İlker Yasin kontraatak olarak adlandırsa da; Inter topu her kaptığında en fazla iki adamla çıkabildi ve hiçbirinde de kaleyi göremedi. Son yarım saate girildikten hemen sonra üç oyuncu değişikliği hakkını -Hikmet Karaman'ın istediği gibi olmasa da- tüketen Guardiola da işlerin yolunda gitmediğinin farkındaydı. Henry neden kullanılmadı, irdelemek lazım. Hamle yapma sırası Mourinho'ya geçtiğindeyse, sahanın o ana kadar en çok koşan adamı Sneijder ile Muntari'nin yer değiştirdiklerini gördük. Gruptan çıktıktan sonraki dört maçta, toplam on dakika şans verdiği Ganalıyı, tam da bu maçta tercih etmesindeki sebep kuşkusuz Sneijder'in bıraktığı yerden, topun peşinde koşmaya devam etmesiydi. İşe de yaradı. Doksan dakika boyunca bir kez bile dört pas yapamayan on kişilik Inter; rakibinden yarım saat daha az topla oynamasına rağmen, o yarım saatte muhteşem bir savunma yaptığı için Nou Camp'tan zaferle ayrıldı.
Tur için her türlü hücumu deneyen Barcelona'nın, golü Pique'nin halı sahada görmeye alışık olduğumuz bir şekilde atması, belki de oyuna yüklediğimiz anlamı gözden geçirmemize sebep olmalı.
Mourinho'nun son düdüğün ardından yaptığına 'çirkeflik' diyenler, stad görevlilerin suları açmasına, Busquetz'in rol kesmesine ne derler acaba?
Finali, Marca'nın ve benim de yayınlamaktan keyif aldığımız bir fotoğrafla yapalım!
28 Nisan 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder