24 Ocak 2011 Pazartesi

Galatasaray 1-0 Sivasspor: Gayesiz, Bomboş


Tribün merakı ya da forma özleminden değil, yapacak daha iyi bir şey olmadığından 5'te girdim stada. Hiçbir şey yok etrafta. Laf olsun diye değil, hiçbir şey yok. Alkol satışı yok, aylak aylak gezeceğin Profilo/Cevahir yok, iki durak ötede Taksim yok, -ah pardon, Kanyon var-, iddia bayii yok, yani maçtan saatler önce gelmene sebep hiçbir şey yok. "Ailelerin gelip tüm günlerini geçirdikleri bir ortam yaratmak istedik" dediniz iyi güzel de, bir maçtan 3 saat önce gelin bakalım, n'apabileceksiniz...

Bizim koltuğun iki sıra yanında yaşlı bir adam, yanında dört kişi daha. Anlattığına göre malum günlerde Kopenhag'da, Monaco'daymış. Lokomotif Moskova maçı için günübirlik Rusya'ya giden, sol üstteki Metin Oktay pankartına bakıp susan bir adamdan bahsediyoruz. Cebinden Lise kimliğini çıkartıp gösteriyor. Bizi Ali Sami Yen'den ayırana bela okuyor, "bir delikli kuruşumuz yokmuş, hasiktirsin oradan orospu çocuğu" diyor. "Beğendin ama stadı, güzel olmamış mı baba?" diyor birisi, cevap bile vermiyor.

Hala misafiriz. Takım burada. Galibiyetler, şampiyonluklar burada gelecek. Seveceğiz er ya da geç ama sıkıntı sevmek değil. Revivo'yu bile sevdiysek vaktinde, Kazım nasıl sevilmeye başlanıyorsa burası da sevilir elbet. Gel gör ki alışmak için aynı şeyleri söyleyemiyoruz. Alışmak sevmekten daha zor geliyor.

Maça dair fotoğraftaki iki adam dışında söylenecek pek bir şey yok. Geriye kalanları seyrederken maziyi düşünüp hayallere dalıyoruz.

0 yorum: