8 Mart 2010 Pazartesi

Eskişehirspor 2-1 Galatasaray


Rıza Çalımbay'ın başlama vuruşundan hemen önce kameralara yansıyan dualarının kabul olduğu bir karşılaşma seyrettik Eskişehir Atatürk Stadı'nda. 24.Haftanın son maçına lider çıkan Galatasaray kaybettiği bu 3 puanla, "tatil edilen" demeye dilimin varmadığı Diyarbakırspor maçından gelecek 3 puan ve
olası erteleme maçı galibiyetiyle liderliği Bursaspor'a devredecek gibi gözüküyor.

Geçtiğimiz haftaki dört gollü Kasımpaşa galibiyeti sonrası özgüvenini geri kazandığını söylediğimiz Galatasaray, maça tahmin edilenden pek de farklı olmayan bir onbirle başladı. Defans kurgusunu bozmayan Frank Rijkaard'ın tek değişikliği sakatlıktan kurtulan Elano'ya formasını geri vererek Giovani Dos Santos'u kulübeye çekmesiydi. Yarın hemen hemen tüm skor yazarlarımızdan Gio'nun neden yedek oturduğunu sorgulayan cümleler duyacağız ancak cevap geçen haftaki maç sonu Rijkaard açıklamaları'nda gizli.Bence de doğru karardır, zaten uzun zamandır Rijkaard'ın kadro seçimlerinde eleştirilebilecek bir hatası olduğunu düşünmüyorum. Eskişehir ise yaratıcı yönü zayıf, fiziki mücadeleye dayalı savunma &ortasaha kurgusu(Sezer Öztürk hariç) ve ileri ikilide Es-Es taraftarının gözbebeği Jaycee'den yoksun Ümit Karan- Mehmet Yılmaz ikilisiyle sahadaydı.

Tekihtimallimaç yazarlarının tahmini ne olurdu bilmiyorum ancak maç öncesi şu dizilişle Eskişehir'in bu kadar rahat iki gol bulabileceğini hiç düşünmemiştim. Aslında orta alanı rakibe teslim edip kontraataklarla gol bulma düşüncesine sahip bir anlayışla sahaya çıkmıştı Çalımbay'ın öğrencileri. Ancak ilk yarının sonlarına doğru Galatasaray'da o bölgeye hakim olabilecek bir ortasaha olmadığını farketmeleri, attıkları golün gecikmesine sebep oldu. Yaptıkları yarım yamalak bir pres bile Galatasaray'ın sene başından beri en büyük problemini tekrardan yüzlerine vurmaya yetti. Evet golden önce bariz bir şekilde elle kontrol var ancak bu ne Topal'ın akılalmaz pasını ne de Caner'in topa hareketlenmeyip seyretmesini açıklıyor. Daha önce de belirttiğim Mehmet Topal'la ilgili inceleme yazısı çok yakında blog da olacak, zira düşüncelerim maç yazısını baltalasın istemiyorum o yüzden yine kötü günündeydi, Galatasaray'ın yediği iki golde de baş sorumluydu, neredeyse üçüncüsünün de sebebi oluyordu diyebilirim bugünlük. İlk yarıdaki pozisyon sayısı ikiyi geçmedi, Elano'nun beklenmedik bir pasla Jo'yu kaleciyle karşıya bırakması ve Keita'nın ceza alanı içerisindeki şutu, gol de dahil, akılda kalan yegane ciddi gol girişimleriydi.


Turkcell Super Lig 2009-2010 sezonunda şu ana kadar sadece 1 kez devre arasında oyuncu değişikliğine başvuran Rijkaard'ın değişiklik için yine 60.dakikaya kadar bekleme planı, santradan hemen sonra kaptırılan topun ağlarla buluşmasıyla hayal kırıklığıyla sonuçlandı. 58'deki Topal-Giovani Dos Santos ne kadar yerinde bir değişiklikse Keita-Emre Çolak değişikliği bir o kadar yanlıştı bana kalırsa. Tamam Keita etkiliydi diyemeyiz hatta zaman zaman alıştığımız performansından çok uzaktı ancak 68.dakikada onun yerine Emre Çolak'ın oyuna dahil olmasını, saha içi başarısı elde etmek adına yapılmış bir değişiklik olarak değerlendirmeye mantığım elvermiyor. Bu değişiklik "Yıldız futbolculara kötü oynadıklarında vazgeçilmez olmadıklarını göstermeniz gerekir" mesajı içeriyordu bence ve iletildi de, Keita çıkarken direk soyunma odasının yolunu tuttu. Abdulkader Keita'nın bu maçtaki performansından çok daha vasat olduğu karşılaşmalarda bile yaptığı birkaç hareketle sonuca direk etki edebilen bir oyuncu olduğunu defalarca izledik ve Emre'den ne kadar çok ümitli olsam da, oyuna girerken bu maçın baskısını kaldırabileceğine inanmıyordum, çıkan oyuncu tabelasındaki numarayı görünce de maçla ilgili tüm beklentilerim o dakika bitti. Şapkadan tavşan çıkar mı diye beklemedim değil ki Giovani The Bunny'nin yarattığı penaltıdan sonra ümitli olmasam da hala bir şansın olduğunu düşündüm. Kalan dakikalarda orta saha iyiden iyiye düşünce Ayhan-Sarp değişikliği geldi ancak maç çoktan bitmişti. 90+2'de takımın yarısından fazlası ilerideyken bile topu yollayabileceği bir arkadaşını bulamayıp yan paslar yapan Sarp'a da ayrıca selam ederim.


Bireysel olarak değerlendirmeye değecek performanslar yoktu denilebilir:
Arda, Jo ve Ayhan bugün topu aldıktan sonra doğru hamleleri bir türlü yapamadılar, Elano bildiğimiz gibi yine iyiydi, Neill'i yine bir çok pozisyonda sinirlendirdiler; hücuma katıldığı 3 pozisyonda da boşta olmasına rağmen pas alamaması çileden çıkmasına sebep oldu, Servet'te bariz bir form düşüklüğü gözüküyor, Sabri ise sakatlığını üzerinden tam olarak atabilmiş değil gibi geldi bana.
Caner yenilen ilk golde hatalı olsa da takım mağlup durumdayken yegane isyan eden oyuncuların başında geliyor bugünkü gibi ama kendisinden beklenilen hücumda bu kadar pozitif işler yapabiliyorken savunma yönünü de geliştirebilmesi. Caner başlı başına iyi yönetilmesi gereken bir projedir ve umarım yanlış kararlar yüzünden bir yeteneğin daha heba olmasına seyirci kalmayız. Son olarak Leo Franco'nun da kötü bir maç çıkardığını düşünmüyorum zaten iki kere gelen Eskişehirspor, ikisinde de geriye dönerken topu da santraya bıraktı. Gollerde tuttuğu yerler tartışılabilir mi? Sanmıyorum, iki golde de yapabilecek çok şey yoktu.


Velhasılıkelam Eskişehirspor, Koray'ın beklenmedik performansı ve golleriyle, sezonun ilk yarısında Fenerbahçe'ye uyguladıkları tarifenin aynısını Galatasaray'a da uygulayarak, lideri İstanbul'a eli boş gönderdi. Bu mağlubiyet, 23.haftada Fenerbahçe'yle aralarında oluşan 5 puanlık farkla şampiyonluk havasına giren futbolcuların ayaklarının tekrar yere basmasını sağlayacaktır.

Erteleme maçlarının galiplerini Bursaspor ve Beşiktaş olduğunu varsayarsak, Bursa 52, Galatasaray 50, Fenerbahçe-Beşiktaş 48 gibi bir puan tablosu ortaya çıkıyor. Şampiyonluk yarışı tekrar alevlendi lige heyecan geldi gibi bir düşünceye sahip olmak isterdim ama beni puan durumu değil güzel futbol heyecanlandırır ve önümüzdeki 10 haftadan böyle bir beklentim yok. Görünen o ki az hata yapanın ipi göğüsleyeceği ve geçen sene olduğu gibi bu sene de, şampiyon olacak takımın oynadığı futbolun gerçekten şampiyonluğu hakettiğinin tartışılacağı bir sezon sonu yaşayacağız.

2 yorum:

MericPV dedi ki...

Öncelikle yazının gayet güzel olduğunu belirmek isterim.

Direkt olarak asıl konuya dönecek olursak;
Tekihtimallimac yazarlarının 3'te 1'i bu maçta puan kaybı yaşanacağını zaten tahmin ediyordu. Ama bu kadar dramatik bir şekilde olacağını kestiremiyordu.

Öncelikle Eskişehir'in zor bir deplasman ve Ümit Karan effectine sahip olduğunu belirtmek gerekir. Eskişehir bu 2 yönden bir adım öne çıkıyordu.

Ama buna Koray'ın performansı eklenince dengeler dolayısıyla değişti. Ümit Karan'ın çıkmasının takıma ekstra bir güç kazandırdığını düşünüyorum. Eskişehirspor bu dakikadan sonra kesinlikle puan kaybetmemek için oynayacağı kesin gibiydi.

Ki öyle de olup Eskişehirspor sahasından puan kaybetmeden ayrıldı.

Olan Galatasaray'a oldu. Bursaspor ve Beşiktaş'ın yarın yapacağı erteleme maçları önem kazandı. Şampiyonlukta herkes söz sahibi olur konuma geldi.

Öncelikli hedef yarın olmakla beraber bundan sonraki haftaların neler getireceğini hep beraber göreceğiz.

Mr. Harvey dedi ki...

Beşiktaş yarın kazansa dahi şampiyonluk yarışının içinde görmüyorum Bundesland :) Geçen seneye kıyaslanamaz sen de görebiliyorsundur bunu takımın oyununa bakınca.