29 Mart 2010 Pazartesi

Galatasaray 0-1 Fenerbahçe: Sabır

Derbiden saatler önce, Spor İletişimi'nde Bağış Erten "Galatasaray Taraftarı bugün Fenerbahçe'yi alkışlamalı mı?" demişti. Alkışlamamalıydı. Sebep arayanlar uzatmadan sonra edilen tezahüratlara, Volkan'ın yaptıklarına bir daha baksınlar.

Topal ve Sarp hakkında iki çift laf ederek başlamak istiyorum. Mustafa Sarp'ı anlamaya çalışmak gibi bir kaygım yok. Maçın tekrarını bulabilenler; 32. dakikada Brezilyalı Santos'un şutunda, O'na nasıl eskortluk yaptığını seyretsinler. Defansif orta saha bu adam! Transferi hakkında yapılacak tek bir mantıklı açıklama kafi benim için. Fakat Mehmet Topal öyle değil. EURO 2008 sonrası Avrupa'dan transfer teklifleri alan 24 yaşında bir adam bahsettiğimiz. Sabri'nin Rijkaard'la birlikte gösterdiği mental gelişimden zerre nasip alamamışken fersah fersah da geriye gitmekte. Artık taraftar nezdinde kredisi kalmadı, cepten yiyor. 'Oyunun beyni' denilen yer orta alanın ortası. Rijkaard maç sonu açıklamasında "Working with the head. That's quality" diyor. Fakat Galatasaray Topal-Sarp ikilisiyle düşünmeye çalışınca sadece bu maçı değil sezonu kaybediyor.

Maçın ilk 10 dakikası klasik bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisi. Şükrü Saraçoğlu ya da Ali Sami Yen farketmiyor; Galatasaray her derbiye bu tempoyla başlıyor fakat gerisi bir türlü gelmiyor, tıpkı sezona muhteşem girip gerisini getiremediği gibi. 23. dakikada Selçuk'un otuz metreden çektiği şutu, istatistik kaygısı gibi görünse de işin aslı 45 dakika sonra anlaşılıyor. Gio en son ne zaman bu kadar istekli çıkmıştır sahaya merak ederim. Fiziksel olarak kendisinden kat kat güçlü olan Wederson-Andre Santos ikilisinin karşısında iyi de başladığı maçta ilk çeyrekten sonra Keita ile yer değiştirdi ve orada da elinden geleni yaptı. İkinci devrenin başındaki pozisyonu golle sonuçlandırabilse, bugün İngiltere'ye uçmuştu Haldun Üstünel.

İlk 30 dakika, gelmiş geçmiş en kötü derbilerden birine sahne oldu. Bu takımların iyi futbol sergilemeleri, maça heyecan katmaları için gerginliğe ihtiyaçları varsa evet, görmek istiyorum bu gerginliği. Kümede kalma mücadelesi veren takımlar birbirlerini parçalarken derbide sakinlik beklemek aptallık. Devre biterken Mahmut Özgener elinde i-phone, sanırım sıkıntıdan Twitter'da takılıyordu.

İkinci yarıya aynı kadrolarla başlanınca kör dövüşü bir süre daha devam etti. 51'de eğilmeyi dahi başaramayan Arda, iki dakika sonra eşofmanlarını çıkartmaya başladığında sevinen taraf Fenerbahçeliler olmuştur kesinlikle. Bu çocuğa o kadar fazla sorumluluk yükledik ki, bir sene daha kalsın diyemiyorum artık. Topal'ı çıkartıp Arda'yı oyuna sokan Rijkaard, bu değişiklikle maçın zekasını da arttırdı. "Neden Sarp değil de Topal?" sorusunun cevabı büyük olasılıkla ilk yarıdaki kart. Zira ikisi de o çimlerin üzerinde durmayı hak edecek bir şey yapmadılar. Öyle ki, top oyundayken maçı durdurup değişikliğin yapılmasını istedi Cüneyt Çakır.

55-70 arasında kayda değer tek olay, Galatasaray Kapalısı'ndan gelen pet şişe. Alex'e kızamıyorum kendisini yerden yere attı diye. Diğer tarafta diz kapağına top gelince, atı ölmüş jokey edasında kendini parçalayan bir Keitamız var çünkü. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama birileri söylesin artık şu adama: 2010 yılındayız ve maçlar artık her eve giriyor! Alex kalktıktan iki dakika sonra Selçuk'un şutu, ıslak zemin, Leo'nun önünde seken top.. Keşke sadece maçı kaybettirseydi ama bu kadarla kalmıyor. 90 Lira kale arkası, 300 Lira da Kapalı Alt olunca bir şeyler değişiyor o tribünde. Türkiye Kupası'nda 3-2 yenerek elendiğimiz Fenerbahçe Maçı'ndaki tribünler ile dünkü tribünleri karşılaştırmaya vicdanım el vermez. Maç bittikten sonra n'apıyorsan yap ama derbide, rakip taraftarın önünde kalecini ıslıklamak neyin nesi? Tribündeki Özhan Canaydın pankartının manası ne o zaman? İlk yarıda iki yanlış şut tercihi kullandı diye ipe çekildi Caner dün. O adam orada formasını terletmiyorsa, kazanmak için bir şeyler yapmıyorsa göster tepkini. 80. dakikadaki Ali Sami Yen tribünleri, "La la la lay lay lay, Saldır Galatasaray" diyebiliyorsa sadece, rakip tribünden Pınarbaşı dinlemeye mahkumuz demektir. Galatasaray Yönetimi, sadece çalışanlara verilen GS Bonus kart sahiplerini, fahiş fiyatlarla o tribünde görmek istiyorsa; onlar da bir kaç başarısızlıktan sonra bazı lafları duymaya mahkumlar demektir. Derdim dünkü mağlubiyet, kötü oyun, ne yaptığını bilmez taraftar değil; kulübün ulaşılabilirliği arttırması gerekirken git gide belli bir zümreye hitap etmeye başlaması.

20 sene sonra, "Nasıl hatırlıyorsun 28 Mart derbisini?" deseler, Sabri'nin kaptan çıktığı derbi derim. Affet bu zamana kadar ettiğimiz laflar için deli oğlan.

0 yorum: