21 Şubat 2010 Pazar

Beşiktaş 1-1 Galatasaray


Kadrolar açıklandığında aşağı-yukarı nasıl bir oyunla karşılacağımız belli olmuştu, Mustafa Sarp-Barış, Servet-Emre Güngör değişiklikleri haricinde Atletico Madrid maçına çıkan 11'i sahaya süren Frank Rijkaard, spor basınımızın tabiriyle "önce durdur sonra vur" taktiğiyle sonuca gitmeyi amaçlarken, Matteo Ferrari'nin dönüşüyle birlikte tamamlanan klasik 6'lının önünde bu akşam soldan sağa; Ekrem-Tello-Holosko önlerinde ise geçen hafta yerden yere vurulan Nobre 11'iyle sahada yer alan Beşiktaş, az pozisyonlu bir mücadelenin müjdesini veriyordu futbolseverlere. Hafta boyunca konuşulan Beşiktaş'ın sağ kanadının var olmayışı ve Galatasaray'ın o kanadı felce uğratabilceği yorumları bir nevi tersine döndü, Keita'nın savruk, geriye dönmeyi aklının ucundan geçirmeyen oyununa,Barış'ın yeterince destek vermemesi birleşince yalnız başına kalan Uğur'un, üstüne bir de gününde olmamasıyla ilk yarıda özellikle son 15 dakika guardı düşmüş bir sağ bölge izledik. Üzülmez&Ekrem ikilisinin sayısız orta girişiminde başarılı olan Galatasaray savunmasının aksadığı tek pozisyonda ise Holosko'nun kafa vuruşunu Franco'nun 2 hamlede, çizgiyi geçti mi-geçmedi mi tartışmaları arasında bertaraf etmesi ilk yarı sonucunu tayin etti.


İkinci yarıya da aynı kadrolarla başladı iki teknik adam. Dakikalar ilerledikçe golün gelmemesi, Mustafa Denizli'nin üzerindeki baskıyı arttırmış olcak ki aynı anda Holosko-Nihat, Nobre-Bobo değişiklikleriyle göz korkutma girişimine başvurdu. Caner'deki performans düşüklüğü Rijkaard'ın da dikkatini çekmiş olsa gerek, beklenen değişiklikle Jo oyuna dahil oldu ve akabinde gol geldi. Arda'nın ikinci yarı başında Toraman'dan aldığı darbe, golden sonra oyuna devam edememesine sebep oldu ve yerine giren Giovani Dos Santos, geldiği günden bu yana kendini birtürlü sevdirmediği kahve ahalisine yeni malzemeyi vermekte gecikmedi. Sebebiyet verdiği anlamsız faulün sonrasında topu ağlarında gören Galatasaray taraftarlarının Gio'ya iyi dileklerini haykırmalarından sonraki dakikalardaki girişimler sonuçsuz kalınca Turkcell Süper Liginin 2010 yılı ilk derbisinde puanlar paylaşıldı. Perşembe günü Madrid deplasmanından sonra, Galatasaray zorlu fikstürün ikinci maçını da kaybetmeden atlattı.


Takımın Elano'yla arasındaki pas alış-veriş sıkıntısını aşmasıyla Elano'nun performansının gün geçtikçe arttığını, oynadıkça açıldığını gördük. Defansif anlamda da elinden geleni yapmaya çalışan, iki maçtır rakip takım kontraya çıkmaya çalışırken, kontrolsüz de olsa, akıllıca faullerle potansiyel tehlikeleri zamanında savuşturan, takım oyuncusu Elano'yu izlemek gerçekten büyük bir keyif. Emre Güngör-Neill ikilisi, her ne kadar Servet Çetin gibi bir ismin gölgesini arkalarında hissetselerde bu takımın ideal tandemidir kanaatimce, kusursuza yakın bir performans gösterdiler. Hakan Balta sakatlığı üzerinden atmış gözükmese de görevini yaptı. Barış yine bildiğimiz gibi, enerjisini ve absürd saçlarını oyuna yansıtan ama aklını birtürlü kullanamayan bir performans sergilerken, Topal yine birbirinden kritik müdahalelere imza attı. Topal'ın topu kullanamama konusuna hiç değinmeyeceğim zira yeterince uzattım ve bu apayrı bir yazıya sebebiyet verecek kadar dolu olduğum bir konu. Arda'daki performans düşüklüğünü bir türlü alışamadığı santrafor pozisyonunda oynamasına bağlıyorum, son birkaç maçtır sergilediği spektakuler hareketlerine dünde yenilerini eklesede, Jo oyuna girdikten sonra sahada kaldığı kısa süre içinde farkını hissettirdi. Keita'ya ne yapsa kızamıyorum, onun gibi bir oyuncuyu bu ligde görmek bile lütuf bizim için, son iki maçtır korkunç ilk yarı performansları sergilese de takımın şuanki dizilişte farklılık yaratabilecek yegane oyuncusudur. Nitekim ikinci yarı, tahminimce Rijkaard'ın uyarısıyla savunmaya yardım etmeye çalıştı, ilk yarıdaki boşluğu nispeten doldurdu diyebiliriz.
Rıdvan Dilmen'i kıskandıracak seviyede yüksek tempolu ve fiziksel mücadelenin ön planda olduğu derbide bence maçın adamı, yedirdiği ve attığı golle sonucu belirleyen Sivok oldu. Son şampiyonla oynanan 2 maçtan 4 puan alarak, rakiple aradaki farkı korumak başarıdır diye düşünüyorum.


İyi oynamadığımız halde elde ettiğimiz skor avantajını koruyamamızın verdiği burukluk olsada, takım savunmasının uzun bir aradan sonra başarılı performansı, sakat oyuncuların iyileşmesiyle birlikte hücum zenginliğine tekrar kavuşacak olmamız, mayısa ümitle bakmamızı sağlıyor. Sırada Colchoneros'u evlerine elleri boş göndermek var.

1 yorum:

Mr. Harvey dedi ki...

rıdvan tempodan memnun kalmış bu sefer. çok şükür:)