1 Mart 2010 Pazartesi
Endüstriyelleşme : Kirlenen Futbol
Thaksin Shinawatra: Tayland'ın eski başbakanı.
2001 yılında geldiği göreve, beş yıl sonra askeri darbeyle veda etmiş; akabinde de mahkeme tarafından, beş yıl boyunca politikadan uzak dur denmiştir kendisine.
600 milyon sterline yaklaşan servetinin temizliğinden kendisi de şüphe duymuş olacak ki, Premier Lig'de aklama yoluna gitmiştir bu paracıkları. Önce Fulham'a yanaşmış ancak Muhammed El Fayed'den red cevabını alınca yılmamış, cami duvarına işemeye niyetlenip Liverpool'a el atmıştır. Futbol kültürü çarpmada yutan eleman kadar olan bu arkadaşımıza, yakın çevresindeki kimse de Liverpool Taraftarı'ndan bahsetmemiş olacak ki; kendisi sadece götürdüğü teklifle kalmış, pazarlık masasına dahi oturamamıştır. (Bu olaydan 6 sene sonra, George Gillett kulübü satın aldığında; Liverpool taraftarlarının tepkileri, kazanılan bir maçın ardından kutlama yapmak için The Sandon'a gelen Gillett'in oğlunu pubdan kovmaları ve hatta kulübü almak için girişimlerde bulunmaları hala hafızalarda)
Aradan yıllar geçmiş, bir yurtdışı seyahati sırasında askeri darbeyle makamından indirilmiş, ülkeye dönme şansı futbol kültürüyle aynı seviyeye inmiştir. İşte bu zamanlarda -2007 Temmuz'unda- 81.6 milyon £ karşılığında, Manchester City'nin yüzde yetmiş beşlik hissesini alıp başkanlık koltuğuna oturmuştur. Gelir gelmez, takımı Sven Goran Eriksson'a emanet etmiş, "para bok, istediğin transferi yap" demiştir. Ekurileri Roman Abramovic ve Malcolm Glazer'in aksine ilk başlarda, "yıldız adamlar al" deyip CM oynayan başkan triplerine girmemiş fakat 45 milyon euro'yu bastırıp; Vedran Corluka, Elano Blumer, Valeri Bojinov, Geovanni ve Martin Petrov'u aldıktan sonra ekürilerine benzemeye başlamıştır kendisi.
Darbeyle indirildiği görevinden sonra ülke basınında servetine ilişkin çıkan söylentiler, halkı kendisinden iyice soğutmuş; akabinde karısının tutuklanması, Thaksin Shinawatra isminin sonuna soru işareti konulmasına sebep olmuştur. İşte bu dönemde, halkının sempatisini kazanmak için, Taylandlı nedir bilmeyen EPL'ye, hem de tek seferde üç tane birden vatandaşını getirmiştir. Ne, yapılan diğer transferlerden fazlasıyla memnun olan City Taraftarları; ne de The Sun Gazetesi'nin yaptığı şakadan sonra -ki ayrı bir post konusudur- ülkedeki inanılırlığı yerlerde gezen, yeni patronunun verdiği para gözlerini kamaştıran Sven Goran bu saçma sapan transferlere ses çıkartmıştır. -doğal olarak-
Taylandlı istilasından sadece birkaç hafta sonra ise, Thaksin'in koltuğunu sağlamlaştırdığı gün gelip çatmıştır: 10 Şubat 2008. Ezeli rakibini Old Trafford'da 34 senedir yenemeyen City; bu maçta adeta futbol dersi vermiş, rakibine 1.10 veren bahis sitelerini g.t etmiş ve derbinin mavi tarafında Thaksin'e duyulan güvensizliği iyice ortadan kaldırmıştır.
Bir süre sonra, Liverpool'un yıllardır oturmuş kadrosuyla başarıyı yakalayamadığı EPL'de, yeni kadrosuyla Manchester City de yukarılarda tutunamamıştır. 11 Mayis 2008'de, Tuncay Şanlı'nın gol atamadığı maçta Middlesbrough karşısında uğradıkları 8-1'lik hezimet ile 2007-08 sezonu hüsranla sonuçlanmış, tüm futbolcuların karşı çıkmalarına rağmen parayı veren 'düdüğün' son kararıyla, Eriksson kapı önüne konulmuştur.
Yaklaşık bir buçuk sene önce kulubü, Abu Dhabi United Group for Development and Investment'a, 200 milyon £ karşılığında satmıştır. City'nin yeni sahipleri, kendisini o kadar sevmiş olacaklar ki(!), kulubün onursal başkanı ilan etmişlerdir devrik lideri.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
sonuna kadar destekliyorum endüstriyelleşmeyi galiba :)) para ulaan paraa! kapitalizmin kölesiyim
Yorum Gönder